FALUN GONG

eski yazılarımı buluyorum bu aralar, çok eski yazılar. mağara duvarlarında bulunanlardan. ben mağara sevmem oysa; dağ severim, dağda olmayı severim, yol severim, yolda olmayı severim. dağ yolunda olmaya bayılırım. vardığında pek tadı kalmıyor zaten, yol iyidir, yolda olmak iyidir.

bu da öyle eskilerden kalmış, tozlu bir hard disk içerisinden çıkan bir yazı. ne zamandan kalmadır, o günden bugüne içeriğinde neler değişmeliydi de ben değiştirmeye üşendim bilemiyorum. içindeki linklere bile bakmak zor geldi.

FALUN GONG

falun gong diye birsey daha once hic duymamistim. Trafalgar civarinda dolasirken kaldirimin uzerine kurulmus olan sergide kitap felan satiliyor herhalde diye bakarken tanistim bu kavramla. Basit olarak bir meditasyon ya da bir nevi ibadet sekli olarak gorulebilir. Anlam olarak benzerlerini cok gordugum ve duydugum, kabaca; ‘hepimiz biriz ne kadar enerjigiz hadi sakralarimizi acalim evrenle butun olalim’ tarzi bir durum. Cikis merkezi, baska bir deyisle orijini, her zaman oldugu gibi uzakdogu. Bu olay Cinde o kadar buyuk bir kitle tarafindan kabul edilip uygulanmaya baslamis ki, cin komunist partisi falun gong pratigini uygulayanlara (FGP) zulum uygulamaya baslamis. Konuyu cok detayli arastirmis degilim, sadece elime gecen bilgileri paylasmak istedim. Bana cok abartili gibi gorunse de, FGPlere uygulandigi iddia edilen vahsete  kisaca bir goz atmakta fayda oldugunu dusunuyorum.

falungong

Peki ama neden falun gong cin hukumeti tarafindan hedef aliniyor? Bunun baslica iki sebebi oldugu soyleniyor; cin komunist liderleri din ve dusunce ozgurlugunu kesinlikle baski altinda tutmak istiyorlar. Hristiyanlarin hukumet tarafindan isletilen ‘yasal’ kiliselere gitmeleri gerekiyor, ya da sonuclarina katlanmalari… vaftiz ve roma katoligi olmak yasaklanmis durumda. İncilin sansursuz versiyonlari kesinlikle yasak ve seytani olarak goruluyor. İkinci olarak ise falun gongun genis kitlelere ulasiyor olmasi hukumeti rahatsiz ediyor; soylendigine gore 1998 yilinda 100milyon FGP varmis. bu genis kitleye ulasabilirligi (bu turkce olmadi ama hangi dilde oldugunu ben de bilemedim, hakki devrim’ i taniyan varsa yardimci olsun lutfen), cin halki uzerindeki komunist parti hakimiyetine bir zarar verebilir diye dusunuluyor.

Bu noktada, secilen yontem FGPlerin ezilmesi. Bana abartili gelmeye baslayan hadise de bundan sonra basliyor zaten. İnsanlarin evlerinden alinip hapishanelere ve kamplara goturulmesi, agir iskencelere maruz birakilmasi, organlarinin alinip satilmasi gibi bir takim iddialar var. Hatta bu organ hirsizligi ile ilgili olarak bir doktor ile yapildigi soylenen veya iddia edilen bir roportaj kisaca soyle gelisiyor;

M:       FGPlerden organ bulabilir misiniz?

Dr.:      soyle soyleyeyim, bizim boyle bir imkanimiz mevcut degil. Simdilerde bunu saglamak Guangxi’ de oldukca zor. Eger bekleyemiyorsaniz, size Guangzhou’ya gitmenizi oneririm cunku onlar icin organ bulmak cok kolay. Ulke capinda arayabilirler. Karaciger nakli yaptiklari icin, ayni zamanda bobrek de bulabilirler, bu onlar icin cok kolay olur. Arz sikintisi yasayan yerlerin cogu onlardan yardim aliyor.

M:       bu onlar icin neden bu kadar kolay?

Dr.:      cunku onlar onemli bir enstitu. Tum universite adina sistem ile kontak kurabiliyorlar.

M:       o halde FGPlerden aldiklari organlari kullaniyorlar

Dr:       dogru….

M:       bu kisileri nereden buluyorlar?

Dr:       hapishanelerden

M:       ve saglikli FGPlerden mi?

Dr:       dogru. İyi olanlari seciyoruz cunku operasyonlarimizin kalitesini garanti ederiz

M:       bu, organlari kendiniz seciyorsunuz mu demek oluyor?

Dr:       dogru…

M:       genellikle organ saglayicisi kac yaslarinda oluyor?

Dr:       genellikle otuzlarinda

M:       o halde hapishanelere kendiniz gidip secim yapiyorsunuz

Dr:       dogru. Biz secmeliyiz.

M:       sahislar organlarinin alinacagini biliyorlar mi?

Dr:       hayir, bilmezler

…………

Kabaca bu cercevede geciyor konusma. Bu ne kadar dogrudur ne kadar yalandir bilmem mumkun degil maalesef. Yine ‘oldugu iddia edilen’ noktalara devam ediyorum;

2001 yilindan baslayarak ve rapor edildigine gore cin ordusunun onderliginde, tum cinde toplama kamplari benzeri olusumlarin hayata gecirildigi ve FGPlerin organ donoru olarak kullanildigi belirtiliyor. (tum cinde 36 adet toplama kampi varmis). ornek olarak verilen bir takim isimler ve yapilan iskenceler detayli olarak anlatilmis. Ozellikle erkeklerin dovuldugu, kadinlarin ise tecavuze ugradigi konusuna cok deginilmis. Fazla detaya girmek istemiyorum, neticede dogrulugu ya da abartili olup olmadigi tartisilir bir konu. Ama ozellikle dikkatimi ceken bir nokta, bu toplama kamplarina alinan insanlarin oyuncak fabrikalarinda ya da benzeri diger yerlerde calistirildigi iddiasi. Olabilir olmayabilir. Ama 10bin kisinin iskence ile olduruldugu, 63binden fazla kayitli vaka bulundugu iddiasi biraz abartili geliyor bana.

falungong2

Bu aktardigim bilgiler tamamen tek tarafli bir kaynaktan aldigim bilgiler. Ne kadar objektif olunmaya calisilirsa calisilsin eminim ki bir miktar gerceklerin disina kayma soz konusudur. Olaya bir de Cin tarafindan bakmak gereklidir, sarttir diye dusunuyorum. Daha fazla bilgi almak isteyenler icin www.faluninfo.net ve www.clearhamony.net sitelerini onerebilirim. Bu siteler yine FGPler tarafindan yonetiliyor; yani tek tarafli siteler.

http://en.wikipedia.org/wiki/Falun_Gong

Das Leben der Anderen

burası benim çöplüğüm, neden bin yıllık filmleri buraya iki satır yazıyorsun demeyin, kalbinizi kırarım. bak bir sürü şahane site var zaten, o şekilde yani.

livesofothers

bu filmi de izleyeli belki oldu 50 sene bilemiyorum, arşivde görünce hem kendime hem de okuyan 3-5 kişiye hatırlatayım dedim. yoksa filmin teknik detaylarıyla, göndermeleriyle vs pek alakam yok, şey olmasın sonra.

çok şahane film, zaten imdb ile hem fikir olduğum az film var, biri de bu, 8,5 imdb puanı.

2006 yapımı, almancaydı galiba, emin olamadım şimdi, bi sn bakıyorum hemen… evet öyleymiş. bu arada almanca mıydı diye bakarken yine filmin yarısını izledim, iyi oldu.

the-lives-of-others

doğu almanya yılları. saçmalığın daniskası, devlet vatandaşını dinliyor gizlice, izliyor, takip ediyor, tehdit ediyor, cezalandırıyor, vuruyor, kırıyor. (paralel evrenlere inanır mısın?). bizim ajan da gizli kapaklı işler peşinde koşan bir vatan haininin peşine takılıp, eve dinleme cihazları yerleştirmeler, kameralar kurmalar, türlü hınzırlıklar peşinde.

tabi bu arada sohbetleri dinliyor, çalan müzikten faydalanıyor, hani biraz daha zorlasan burası kasıyor msn var mı diye soracak, lakin sene 85 falan civarı. hafif devletin sözünden ve emrinden kaymalar yaşamaya başlıyor.

neyse, gel zaman git zaman duvar yerle yeksan, eski defterler kuruluyor, arşivler açılıyor, vs.

livesofothers

çok detaya girmeyelim, sonu da başı da güzel film, vaktiniz mi var, takın izleyin. hem o dönemi biraz anlatıyor hem de çok yormadan izlettiriyor.

darısı başımıza.

hadi hazır okuyorken kısa bir bilgi notu (vikipedi):

Berlin Duvarı, Doğu Almanya vatandaşlarının Batı Almanya’ya kaçmalarını önlemek için Doğu Alman meclisinin kararı ile 13 Ağustos 1961 yılında Berlin’de yapımına başlanan 46 km uzunluğundaki duvar.

Batı’da yıllarca “Utanç duvarı” olarak da anılan ve Batı Berlin’i abluka altına alan bu betondan sınır, 9 Kasım 1989’da Doğu Almanya’nın, isteyen vatandaşların Batı’ya gidebileceğini açıklamasının ardından tüm tesisleriyle birlikte yıkıldı.

4 R

the intouchables – can dostum

pek şukela bir fransız filmi. gerçek bir yaşam hikayesinden esinlenilmiş, şimdi buraya ne yazsam spoiler oluyor doğal olarak, mutlaka izleyin diyorum, o sebepten devamını okumayın derim.

madem okumaya devam ediyorsunuz, buyurun:

iki adet erkek başrol var. birincisi zengin, zilyon tane asistanı, yardımcısı, bakıcısı olan biri. paraşütte boynunu kırınca aşağısı felç, bakıma muhtaç, hoş sohbete aç. diğeri çulsuz, hapisten çıkmış, bildiğin afro fransız, yo yo yo.

afro arkadaş zengin reyize bakıcılık yapmaya başlıyor ve olaylar gelişiyor. hayatını belli kalıplara sıkıştırmış olan felçli patron, bir süre sonra dışa açılıyor, gece gezmeleri, araba turları, sigara ve daha neler neler.

senaryoda sürprizler, aksiyon vs yok, tatlı tatlı anlatıyor, sıkmıyor, germiyor, ters köşeler yapmıyor. çok hayatın içinden ve ‘normal’ bir akış var. ufak tefek problemlere kafayı takıp hayatı zindan edenlere de güzel dersler var.

The Intouchables 13

iki başrol de çok başarılı ve doğal, iyi seyirler.